Lütfen Bekleyin

Şamanizm Nedir?

Yazar: Ayşe Nilgün arıt

Şamanizm sözcüğünün, mistisizm ile, yeni çağ spritüalitesiyle karıştırılarak ezoterik bir öğreti zannedilmesi yanlışına sıkça rastlanmaktadır. Oysa günümüzde antropolojik olarak bilimsel anlamda anlaşılmaya ve öğrenilmeye çalışılan Şamanizm, kadim insanlık tarihine özgü bir inanç sistemi ve bu inancın uygulamalarıdır. Kişinin kendi özünden, insan, hayvan, bitki, mineral ya da göksel diğer tüm diğer varlıkların özlerine uzanan bağların farkındalığı ve iletişimini içerir. 
Doğaüstü değildir ve tüm şamanik faaliyetler esasen doğal ve ‘holistik’tir. Her şeyin daha büyük bir enerji ağı içerisinde birbirleriyle bağlı olduğunu anlamaktır. Kadim çağlarda, "görülen", "işitilen", "dokunulan", "tadılan" ve "koklanan" şeylerin fiziksel âleme, yani maddesel dünyaya özgü olduğunu, öte yandan, "görülemeyen", "işitilemeyen", "dokunulamayan", "tadılamayan" ve "koklanamayan" şeylerin ise fizik-dışı ve dolayısıyla ruhsal âleme özgü olduğunu kabul eden inanç sistemi, şamanizmin temelidir. 
Bu kadim bilgeliğin özünde öncelikle kendi ruhunun geliştirilmesi sorumluluğu yatmaktadır.  Kişisel ruhun tekâmülü gerçekleşmeden, kendi dışındaki fiziksel ya da fizikötesi âlemlerle ilişki kurmaya niyet etmek mümkün değildir.

2009 yılında nihayet Kırmızı Kitap adıyla yayınlanan “Liber Novus”ta Carl Gustav Jung’un, 1915-1930 yılları arasında bilinçli olarak deneyimleyerek “aktif hayalleme” (active imagination) diye adlandırdığı şaman yolculukları yaptığını öğrenebildik. Özünde kendini tanıma, ruhsal kimliğini çözümleme, fizik-dışı ruhsal âlemin ortak özelliklerini keşfetme ve buradan hareketle insanı “Persona” olarak anlamlandırmaya varan Jung, bu kişisel araştırmaları sayesinde bilinçaltı kadar bilinç ötesini çözümleme, “Anima” ve “Animus” olarak “Gölge Kimlik”leri ve sonunda kolektif bilinçaltını çözümlemeye ulaşmıştır. 

Jung, bu çalışmalara başladığı yıllarda okült bilimleri, alkemiyi, Uzakdoğu mistisizmini de öğrenmiş ve Şamanizm’i dünya halk bilimlerine dâhil eden Mircea Eliade ile yoğun bilgi iletişimini gerekli görmüştür. Şamanizmin özünde kişinin kendini tanıması, kendi gelişimini gerçekleştirmesi olduğunu, bunun için kozmik önemde ruhsal rehberlik alınacağı bilgisini sunan Eliade’nin araştırmaları Jung’a psikiyatri bilimine devrimsel bilgelikler sunma olanağını sağlamıştır. 
Şamanizm’deki teknikleri öğrenmek ve uygulamak insanı Şaman yapmayacaktır. Dünya, evren bilgisi artarak yaşamına rehberlik sunacaktır. Bu öğreti, ille semavi bir inanç ya da entelektüel zekâ gerektirmez. Yaparak, uygulayarak öğrenilen bu teknikler için gereken tek şey kişinin kendi içerisinde uyumakta olan güç kaynağını harekete geçirmektir. 

Herkes için öğrenilebilir ve uygulanabilir olan bu tekniklerin yasaklanmasında kararlı olan, baskıcı ve hoşgörüsüz Hıristiyan inancının yayılmasıyla, şaman öğretileri yüzlerce yıl saman altına itilmiş, siyasi, endüstriyel ve sosyal gelişime ters düşeceği için unutturulmuş, hatta kaybettirilmiştir. 

Bugün pek çoğumuz Doğa ile ilişkisi kopmuş, sanayinin ürettiği bir çevrede yaşadığımız için Toprağın yaşamsal nabzını hissedemez olduk. 
Teknolojik tapınmalı modern bir doğa cehaleti ile Dünya’nın ekolojisi ağır hasar aldı ve binlerce hayvan ve bitki türleri yok oldu. 
Gezegenin kendisi de ağır tehdit altında ve anlaşılamayan o ki, gezegeni tehdit etmek, insan soyuna tehdittir.

Dünyamız, Toprak Anamız, Gezegenimiz insanoğlunun vurdumduymazlığı ve umarsız yok ediciliği altında acıyla kıvranmaktadır. 
Doğal dengelerin yeniden tesisi ancak ve sadece Doğa’ya, Dünyamıza ve onun bağrında yaşayan insan ve insan-dışı tüm varlıklara yenilenmiş bir saygı kazanmakla mümkündür. 

Bu nedenledir ki, günümüz insanının kadim bilgeliğe her zamankinden çok ihtiyacı vardır. 
Şamanizm bu “unutulmuş”, “yitirilmiş” bilgileri yeniden kazanmanın yoludur.